Buzzati’nin tuvalinden yansıyan hikâyeler…
Zamanın akışı karşısındaki çaresizliğimizin, huzursuz bekleyişlerin, tanıdık kâbusların ve yalnızlıkların usta anlatıcısı Dino Buzzati, Fırçanın Ucundaki Hikâyeler ile bu kez Ressamlar Kenti’nden sesleniyor okurlarına.
Yapıtlarıyla kendine özgü tekinsiz, gerçeküstü bir anlatı evreni kuran Buzzati’nin elli iki yıl boyunca gizlediği ressam kimliğini gün yüzüne çıkaran Fırçanın Ucundaki Hikâyeler, çok yönlü sanatçının ilk kez 1958 yılında Milano’da sergilediği resimlerine ve bu resimleri "tamamlayan” kısa ve birbirinden bağımsız anlatılara yer veriyor.
Türkçede ilk kez yayımlanan Fırçanın Ucundaki Hikâyeler’de Buzzati, gerçek ile hayal arasındaki sisli atmosfer içinde; zamanın önlenemez akışını, uzun yürüyüşlerin sonunda varılan hayal kırıklıklarını, kalelerin yalnızlığını, evlerin mahremiyetinde saklananları, davetsiz misafirlerin getirdiği tedirginliği, bürokratların ikiyüzlü ahlak anlayışlarını, kurban olduğu kadar kurban da eden kadınları, aşk ve tutkunun tehlikelerini yazı-resim ortaklığının getirdiği zengin anlatım olanaklarıyla sunuyor.
Buzzati’nin önceki yapıtlarında da görmeye alışık olduğumuz gerçeküstü ve esrarengiz ortamların, efsanevi olayların ve doğaüstü yaratıkların arzıendam ettikleri bu etkileyici kitap, özenli baskısı ve alışılmışın dışındaki boyutlarıyla koleksiyonerlerin ilgisini hak ediyor.
Lorenzo Viganò’nun kaleme aldığı önsöz ve kitabın sonunda yer alan Buzzati’ye ait yazı sayesinde, yazarın resme olan tutkusunu, yarım asır boyunca kendisini gizlemesinin nedenlerini, aldığı eleştiri ve yorumları da öğrenme imkânı veren Fırçanın Ucundaki Hikâyeler, İtalyanca edebiyatın bu önemli ismini çok daha yakından tanıma fırsatı sunuyor.
"Sorun şu ki, acımasız bir yanlış anlaşılmanın kurbanıyım. Ben, ne yazık ki gereğinden uzun bir süre boyunca hobi olarak yazarlık ve gazetecilik de yapmış bir ressamım.”