Yüzyılın İçinden Düşen Adam
Berlin’de yeni bir hayat kurmaya çalışan Paul Wendland Kück’ün hayatı, annesinden gelen bir telefonla bambaşka bir seyre girer: Kuzey’in Rodini olarak anılan heykeltıraş dedesinden yadigâr evleri, bataklık bölgesi Worpswede’de yavaş yavaş toprağa gömülmektedir. Paul tadilatla ilgilenmek ve belediye tarafından yüzyılın sanatçısı seçilen dedenin devasa heykellerini bataklıktan kurtarmak üzere yıllar sonra memleketine dönmek zorunda kalır.
Kendi halinde bir sanat galerisi işletmecisi olan Paul’ün angarya işleri halletmek için çıktığı yolculuğu, şimdi ile geçmişin farklı zaman katmanları ve kişileri arasında gidip gelen trajikomik, heyecan yüklü bir aile hikâyesine evrilir: Sanatçı kolonisine dönüşen bir kasaba, 68 kuşağından çıkıp New Age kültürüne uyumlanmış baskın bir anne, bir gardırobun içinde dünyaya gelen bir oğul, cebinde poşet rezene çayıyla gezen, unutulmuş bir ressam, Rilke’nin olduğu iddia edilen ve her misafire gösterilen kutsal tencere…
Moritz Rinke, yayımlandığı sene çoksatarlar arasına giren Yüzyılın İçinden Düşen Adam’da karakterlerinin derinliklerine inerken, tıpkı Worpswede bataklıklarından çıkan cesetler gibi derine gömülmüş karanlık sırları gün ışığına çıkarıyor.